Çevre Krizinde Bireysel Seçimler ve Sistemsel Gerçekler Arasında Bir Yolculuk
Çevre krizine dair konuşmalarda sıkça karşılaşılan bir tepki var: “Bu işin asıl sorumlusu biz değiliz.” Ve aslında bu itirazda büyük oranda haklılık payı var.
📌 Örneğin, sadece 100 büyük şirket, küresel karbon salımının yaklaşık %71’inden sorumlu tutuluyor (CDP 2017 Raporu). 📌 Özel jetler, süper yatlar ve devasa lüks mülkler, kişi başına binlerce kat daha fazla karbon salımına neden oluyor (Transport & Environment, 2021).
Peki bu durumda, bez çanta kullanmak, duş süresini kısaltmak veya plastik ambalajlardan kaçınmak gerçekten anlamlı mı?
Sistemin sorumluluğunu konuşmak, bireysel eylemlerimizi küçümsemek anlamına gelmemeli. Çünkü:
Tüketici tercihlerimiz, özellikle etik ve sürdürülebilir markaların yükselişiyle birlikte, artık pazarı doğrudan etkiliyor. Ne satın alırsak, o çoğalıyor.
Bireylerin kitlesel olarak gösterdiği çevresel duyarlılık, karbon vergileri, plastik yasakları ve teşvikler gibi düzenlemeleri tetikliyor.
Bir komşunun cam kavanozla alışveriş yapması, diğerini düşündürür. Ailede birinin kompost yapması, başkalarına ilham verir. Değişim bireyle başlar, toplumla büyür.
Evet, sorumluluğun büyüğü büyük aktörlerde. Ama bu, bizim yaptıklarımızı boşa çıkarmaz. Sade yaşamak, yerli üreticiyi desteklemek, plastik yerine camı tercih etmek, doğal içerikli ürünleri kullanmak gibi tercihlerimiz;
🌱 Hem bugün için daha sağlıklı seçimler, 🌎 Hem de yarının politikalarını etkileyebilecek güçlü mesajlardır.
Sistemi eleştirmek hakkımız, Ama doğaya iyi bakmak da sorumluluğumuz.
Kendi seçimlerimizi küçümsemek, sadece daha büyük zarar verenlerin işini kolaylaştırır. İşte bu yüzden AzAl & ÇokSev olarak şuna inanıyoruz:
“Doğru olanı seçmek, başkalarının yanlışını affetmek demek değildir.”